estambul ve insan ile din bilgisi77

estambul ve insan ile din bilgisi77 

sizlere bugün en güzel bilgileri yazan estambul diyorki Basradan koğuldu. Küfeye gelip, halkı aidatı,, başladı. Buradan da koğuldu. $âma geldi. $âmda, Eshâb-ı k J dan yüz bulamayınca Mısra kaçdı. Mısrda, Hâlid bin Mülcim dan bin Hamrân, Gâfıkî bin Harb ve Kinâne bin Bişr gibi soysy^ azılı haydutları etrafına topladı. Kendisini Ehl-i beytin âşıkı oh rak tanıtdı. Herkese, hazret-i Alîye uymak, Ona uymıyanlaradiiş. man olmak lâzım olduğunu söylüyordu. Kendisine inananlara da, aynca (Peygamberden sonra, insanların en üstünü hazret-i Alîdir. O, Peygamberin vasîsi, kardeşi, dâmâdıdır) diyordu. Sözlerine inandırmak için, âyet-i kerîmelere yanlış ma’nâlar veriyor, hadîs uydurarak câhilleri aldatıyordu. Böyle yapanlara (Zındık) denir, Bu sözlerine de inananlara, (Peygamber kendinden sonra hazret-i Alînin halîfe olmasını emr etdi. Eshâb, Peygamberi
dinlemediler. Alînin hakkını çiğnediler. Dünyâ çıkarlan için, dinlerini terk eldiler) diyordu. Bu sırlan herkese açma, diye sıkı tenböı ediyordu. (Ben şan ve şöhreti sevmem. Maksadım, yalnız, size doğru yolu bildirmekdir) diyordu. Böylece hazret-i Osmânm şehîd edilmesine sebeb oldu. Sonra, hazret-i Ahmn askeri araşma, üç halîfenin düşmanhğmı yaymağa çalışdı. Burada da başan sağladı. Buna al-dananlara (Sebeiyye) denir. [Sonradan hurûfî denildi.] Hazret-i Alî, bu dedikoduları haber ahnca, minbere çıkıp, üç halîfeye dil uzatanları ağır suçladı. Birkaçını döğmekle korkutdu. İbni Sebe bu başansmı görünce, seçdiklerine, gizhce, hazret-i Alînin kerametlerini ileri sürerek, (Bu insan gücünün üstündeki işleri. Onun ilâh olduğunu anlatıyor) diyor ve hazret-i Alînin (Sekr-i tarikat) hâlindeki sözlerini de şâhid gösteriyordu. Hazret-i Alî, bu şözleri de haber aldı. İbni Sebe’i ve ona inananları, ya’nî hurûfîleri ateş-de yakacağım bildirdi. Bunlan Medâyn şehrine sürdü. Fekat, orada da râhat durmadı. estambul Adamlanm Irâİca ve Azerbaycâna göndererek, Eshâb-ı kirâm düşmanlığını yaydı. Hazret-i Alî, Şâmlılarla harb etmekde olduğundan, bunlarla uğraşmağa, haEfelik işlerini yapmağa vakt bulamadı.
Süâl: Hazret-i Alî, Deve ve Sıffîn vak’alarmda, karşısında bulunan Eshâb-ı kirâm ile anlaşsaydı. Onlarla harb etmeseydi, 0 din kardeşleri ile birleşerek, O sevdikleri ile elele vererek İbni Sebe’ kâfiri ile ve onun yanına toplanmış olan hurûfîlerle harb
katmış olurdu. Târîh boyunca İslâm âlemini kana boyamış (Sebeiyye) fırkası yok olurdu, denirse:
Cvâb: Öyle ictihâd buyurmadı. Kader-i İlâhîyi keşf eldi. Ona J^oldu. Ehl-i sünnet âlimleri, hazret-i Alînin ictihâdmm doğru bildiriyor. İkinci Abdülhamîd hânın “rahmetullahi Jle|h ’başına gelen de, bunun gibi idi. Mason plânları ile hâzırlan-jıış olan çapulcu ordusu. Sultânı hal’ için gelirken, îstanbuldaki jjâşalar, karşı koyalım, dedi. îstanbuldaki kışlalar ta’lîmli asker dolu idi. Fekat, Abdülhamîd hân, hazret-i Alîniıı “radıyallahü anh” içtihadına uydu. Kader-i ilâhiyyeye tâbi’ oldu. Âsîlere karşı gelmedi Böylece ittihâdcıların, kendisinden ve binlerce müslimândan intikam almalarını önledi.
Bozgunculann günden güne artması yüzünden hazret-i Alînin ■radıyallahü anh” askeri dörde ayrıldı:
1)İlk şî a fırkası olup, hazret-i Alîye “radıyallahü anh” uydular, Eshâb-ı kiramdan hiçbirisine dil uzatmadılar. Hepsini sevgi ile, saygı ile anddar. Şeytânın vesvesesinden kurtuldular. Harb et-diklerini de kardeş bildiler. Onlarla savaşmakdan vazgeçdiler. Hazret-i Alî bunların sözlerini kabûl buyurdu. (Şî’a) adı ilk olarak bunlara verilmişdir. Bunların yolunda olanlara, (EhM sünnet ve cenıâ’at) denildi.
2)Hazret-i Alîyi “radıyallahü anh”, Eshâb-ı kirâımn hepsinden üstün tutanlara (Tafdîliyye) denildi. Hazret-i Alî bunları dövmekle korkuldu. Şî’î deyince, bu fırkadan olanlar anlaşılır.
3)Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” hepsine fâsık, hattâ, kâfir diyenlerdir. Bunlara (Sebeiyye) ve (Hurûfî) de-
4)Ençok aldananlardır. Bunlar, (Gulât), ya’nî azgın olanlardır. '^Uah, hazret-i Alîye hulûl etmişdir, dediler.
Hazret-i Hüseynin oğlu İmâm-ı Zeynel’âbidîn Alî, hicretin (94). cü senesinde, kuksekiz yaşında vefât edince, oğlu (Zeyd bin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, halîfe Hişâma karşı ısyân ^Idi. Bir ordu ile Küfeye yürüdü. Zeyd hazretleri, askerin Eshâb-ı İtirâma sövdüklerini işitince, men’ etdi. Nasîhat eyledi. Fekat askerler dağıldı. Zeydin yanında az kimse kaldı ve yüzyirmüki (122) senesinde şehîd oldu. Kaçanlar kendilerine (İmâmiyye) adını tak-dılar. Zeydin va^mda kalanlara (Zeydiyye) denildi.
Hazret-iŞÎ’usı olan Ehl-i sünnete göre, hazret-i Alî,
zemânınınHilâfet Onun hakkı idi. Ona uymıyanlar
hatâ etdi '’azret-i Âişe, Talha, Zübeyr, Mu’âviye ve
Amr ibni >'b-ı kiram “radıyallahü teâlâ anhüm cc-
ma’în”, hazret-i Alî ile, halifelik için harb etmediler Haz mânın kâtilleri aranıp bulunmadığı için ve bunlara kısâsj^^ '^ dığı için karşı koydular. Uyuşmak üzere iken (Abdullah
be’) ve adamları savaşa başladı ve olan oldu. Hazret-i Alîiie^
eden Eshâbm hepsi, hilâfet Onun hakkı olduğunu, Onun kend? rinden dahâ üstün olduğunu söyliyorlardı. Onu övüyorlardı. HaJ ret-i Alî de, kendisi ile harb eden Eshâb-ı kiramı seviyordu, 0% yordu.
10— Hurûfîler, Ehl-i beyt, Eshâb-ı kirâmı “radıyallahti teâli anhüm ecma’în” kötüledi. Onlann işkencelerinden feryâd eldiler diyorlar. Eshâb-ı kirâmdan çoğunun ve hele hazret-i Mu’âviyenit ve babasınm ve Amr bin Âs hazretlerinin mürted olduklarını yaa yorlar. Bu mürtedleri seven ve övenler de, Onlarla birlikde Ceben neme gideceklerdir, diyorlar. Evet, Eshâb-ı kirâmdan sonra, vâb 1er arasmda, Ehl-i beyte zulm ve işkence edenler oldu. Abbâsileı zemânmda yapılan işkence, Emevîler zemâmnda yapılandan kat kat çok idi. Ehl-i beyt imâmlarmdan, bu vâmeri kötüliyen sözleı işitildi. Ehl-i beyt imâmlarmm o sözlerini Eshâb-ı İdrâm için söy lemiş gibi çevirdiler. Böylece, Ehl-i beyte de, Eshâb-ı kirâmadı hiyânet eylediler.
Eshâb-ı kirâmı kötüliyen kitâblan, Ehl-i sünnet âlimlerinin ki tâblan gibi göstererek câhilleri aldatdılar. Meselâ Keşşaf tefsiri nin sâhibi, Tafdüî ve Mu’tezüîdir. (Ahfab hârezmî) azgın bir Zey dîdir. Me’ârif kitâbının sâhibi (İbni Kuteybe) ve Nehcülbelâga ki tâbını şerh eden (İbni Ebilba^d) mu’tezilıdir. Tefsir sâhibi (H' şam Kelebi) bid’at ehlidir. Murevvicüzzeheb sâhibi ola (Mes’ûdî) ve Egânî kitâbını yazan (Ebülferec İsfebânî) ve Rıy dunnadara kitâbını yazan (Abmed TaberO gibiler de, azgm Ehl sünnet düşmanlarıdır. Hurûfîler, bunları, Ehl-i sünnet âlimi tac tarak, gençleri aldatıyorlar. Kolay aldatabilmek için, kendilerin bid’at ehli olduklannı söylemiyorlar. Birçoklan da büsbütün gi leniyor. Ehl-i sünnet görünüyorlar. Ehl-i sünnet âümlerini öv yorlar. Fekat Eshâb-ı kirâmm büyüklerini kötüliyorlar. Vesîi olarak da, yukarıda yazdığımız kitâblarm ismlerini koyuyorlar, hâlde, müslimânlar uyanık olmalıdır. Bu bozuk kitâblardan alı mış yazılann, tercemelerin bulunduğu anlaşılan kitâblan ve me mû’alan okumamalıdırlar. İslâmiyyeti ve Ehl-i sünnet âlimleri ne kadar överse övsün, içinde bu kitâblann adı görülen din kit bmı zehr bümeli, perde arkasından islâmiyyeti yıkmak istiyen h rûfîlerin tuzağı olduğunu anlamalıdır.
estambul yazdı.