estambul ve allah bilgileri60

estambul ve allah bilgileri60

 dünden beri yazıları yazan estambul çok çöalıstı ve estambul dediki Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e gelince;
ICiıab-ı Aziz’inde ve göndermiş olduğu peygamberlerin dilinde, ona kendi isim ve vasıflarından birçoklarını lütfederek donatmıştır. Fikrimizi i’malet tikten, hafızamızı iyice yoklayıp hazır ettikten sonra (Allah’a şükür) onlar biraraya getirmeye muvaffak olduk. Çünkü bugüne kadar onun iki ismin den başka isim, zikredeni görmediğimiz gibi, bu hususta iki ayrı fasıl (bö lüm) yazan bir müellife de rastlamadık. Biz ise; sadece bu bölümde otu isim tesbit edip yazdık. Bize bunları bildiren Allah (c.c.), umanmki;b husustaki muğlak ve anlaşılması güç olan şeyleri izah etmekte bize yardım cı olacak ve kalbimizi açacaktır...Allah’ın isimlerinden birisi (Hamîd)’dir, mânâsı; Mahmud (Hamdedi miş) demektir. Çünkü o kendi nefsini övmüştür, kulları da mütemadiye ona hamd-ü senada bulunmuştur. Kendini, nefsini ve güzel itaatleri övüc anlamına da gelebilir.
Buna mukabil Allah (c.c.) Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellew)’e(M hammed ve Ahmed) adlarını vermiştir.

Muhammed: Mahmud (övülmüş) demektir. Onun ismi Davud (aleyhiss lâm)’ın Zebur’unda da varit olmuştur.
Ahmed: Hamd edenin en büyüğü (çoğu yani ençok hamd eden, övülen en büyüğü, yani en çok övülen) demektir. Böyle bir anlama; Hassan (70 şu sözünde işaret etmiştir;
(707) Hassan b. Sâbit. Şiiri ile Kurcyş müşriklerini ve Medine Yahudilerini hicvederek İslâmî« lümanlan müdafaa eden şair sahabîdir.c.c.) ONA, KENDİ GÜZEL İSİM VE ...
“Onu yüceltmek için, kendi isminden pay ayırdı:
Arş’ın sahibi Mahmud’dur, bu ise Muhammedi...’’
(Rauf ve Rahim) isimleri de Allah’ın güzel isimlerindendir. Bu iki isim kibrine yakın anlam taşırlar. Kitab-ı Çelil’inde Nebiyyi kerimini bu adlar-^da adlandırmıştır. Tevbe sûresinin son âyetlerinden birinde onun
“Mü’minlere karşı Raûf son derece şefkatli. Rahim pek merhametlidir (O)” (708) buyurmuştur.
(El-Hakku’l-Mübîn) kendi isimleri cümlesindendir.
Anlamı; Var olan gerçek, emri ve uluhiyeü apaçık olan varlık demektir. El-Mübîn’e ayrıca ulema şu mânâyı da vermiştir:
Kullarına din ve âhiretlerini açıklayan...
Kitab-ı Cehrinde peygamberlerini bu iki isimle de adlandırmıştır: “Kendilerine Hak (ve şeriat hükümlerini) açıklayan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp (yaşattım).” (709).
Yine Cenab-ı Hak buyurmuştur:
“De ki; şüphesiz ben apaçık bir korkutucuyum.” (710).
"Kendilerine Hak gelince (Onu) yalanlamışlardır.” (711).
Âlimlerden bazılanna göre buradaki (Hak)’tan murat Muhammed (aley-hisselâm)'dır. Kimine göre ise; Kur'ân-ı Kerim’dır. Buradaki anlamı: Batı-, 1ın zıddı, demektir. Yani doğruluğu ve emri gerçekleşmiş demektir. O birinci anlamdadır.
El-Mübîn: Emri (işi) son derece açık, risaleti de apaçık, demektir.
Yahut Allah tarafından kendisine gönderileni apaçık izah etmiştir anlamındadır bu kelime. Nitekim bir âyette,
“İnsanların kendilerine indirileni açıklayasın diye.” (712) buyurulmuş-tur.
Allahü Teâlâ’nın isimlerinden birisi de (Nûr)’dur.
Anlamı: Nûr sahibi yani Nûr’un yaratıcısı ya da gökleri, yeri nurlarla aydınlatan, mü’minlerin kalblerini hidayetle nûrlandıran demektir. Aynı ismi Resulüne de vermiştir. Mâide sûresinin bir âyetinde,
“Muhakkak size Allah’tan bir nûr ve apaçık bir kitab gelmiştir.” (713) durmuştur.
Bazı müfessirler buradaki (Nûr)’u, Muhammed (sallaJIahu aleyhi ve sel-ile tefsir ederlerken, bir kısımları da Kur’ân’la tefsir etmişlerdir.
Sûresi âyet; 89, (711) En’âm Sûresi âyet: 5. (712) Nahi Sû-44. (713) Mâide Sûresi âyet: 13.
Peygamberliği apaçık meydanda olduğu, mü’minlerin ve âriflerin kalbl(> rini Allah tarafından kendisine gelen âyetlerle aydınlattığı için, Allah (c.c.) ona bu ismi vermiştir.
Allah’ın isimlerinden biri de (Şehid)’ÜT. Anlamı: Kemaliyle bilendir. Bazılarına göre, kıyamet gününde kullarına karşı şahit olan, demektir.
Aynı adı Resulüne de vermiştir: Ahzab sûresinin 45. âyetinde:
“Ey peygamber, şüphesiz biz seni bir şahit olarak gönderdik!” bu yurmuştur.
“Resul sizin üzerinize şabit olsun.” (715) buyurmuştur.
(El-Kerim) de Allah’ın isimlerindendir. Anlamı iyiliği çok, demektir. Kimi âlimlere göre, ikram eden, kimisine göre de afvedip bağışlayan demektir. Kimine göre de bu kelime (yüce) anlamına gelmektedir. Nitekim Allahü Teâlâ’nın isimlerini anlatan bir hadîste (El-Ekrem) diye geçmektedir.
Bu ismi de Aila/ı (c.c.) Resûl-i zişana vermiştir:
“Şüphesiz O, elbette Kerim olan Resûlün (Allah’tan getirdiği) bir sözdür,” (716) buyurmuştur.
Buradaki Kerim Resûl’den murat, kimi müfessire göre Muhammedfale)-hisselâm)'d\r. Kimine göre ise Cebrail (aleyhissdâm)'dn. Resûlullahfsai-lallahu aleyhi ve sellem),
“Ben, Adem oğlunun ekremi (en iyisi)yim.” (717) buyurmuştur,
Bu itibarla onun hakkında mânâca bu isim sahih olabilir.
(EI-Azim) Allah’ın isimlerindendir. Anlamı: Çok yüce demektir...
Peygamber (sai/aiiahu aleyhi ve seUem)’in hakkında Kalem sûresininbiı âyetinde;
“Şüphesiz sen Azim bir ahlâk üzeresin.” (718) buyurulmuştur.
Tevrat’ın ilk Sifrinde İsmail (aleyhisselâm)’ûan bahsederken şöyle' olmuştur:
“Büyük bir ümmete büyük birini doğuracaksın (neslinden O Azimdir (büyüktür). Ve Azim (büyük) bir ahlâk üzerindedir.”
Allahü Teâlâ’nın isimlerinden biri de (El-Cebbâr)’dır. Anlamında birM| görüş vardır:
Davud (aleyhisselâm)'m kitabında. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu isimle adlandırılmıştır. Dedi ki:
“Ey Cebbar kılıncını kuşan! Çünkü namusun (Kur’ân) ve şeriatlerin sağ tarafında (sana müzahir olmak için) hazır vaziyettedir!”.
(El-Cebbar) isminin peygamberimiz hakkmdaki anlamı şöyledir: Ümmetini hidayet ve talim ile ıslah ettiği, yahut düşmanlarını kahr-ü perişan eylediği, yahut da beşere karşı büyük bir mevkide ve yüksek bir mertebede bulunduğu için bu isim verilmiştir ona...
Peygambere lâyık olmayan tekebbür anlamındaki Ceberiyyeyi Allah Kur’ân-ı Kerim’de ondan kaldırmıştır:
“Sen onların üzerinde bir Cebbar değilsin!” (719) buyurmuştur.
(El-Habîr) Allah’ın isimlerindendir. Anlamı: Her şeyin künhüne vâkıf, içNüzünü tam anlamiyle bilen, demektir. Bazılarına göre, haber verici, demektir.
,\llah (C.C.):
“Rahmandır. Bunu (onun sıfatlarından) haberdar olana sor.” (720) buyurmuştur.
Kadı Bekr b. el- Ala der ki: Kendisine sor, diye emredilen kişi burada, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) değildir.
"(Allah'ın sıfatlarından) haberdar olan birine sor!" âyetinde kastedilen kişi, işte Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'d[r.
Bazılarına göre, sorucu Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’d'\T, kendisinden sorulan da Allah'tır. Her iki vecihte de Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) (Habîr) olmaktadır.
Bazılarına göre, birçok kimselere gizli kalmış ilimlere vâkıf olduğu için ve ümmetine İlâhî emirleri en mükemmel bir tarzda haber vermek suretiyle tebliğ buyurduğu için verilmiştir bu isim kendilerine...
Allah’ın isimlerinden biri de (El-Fettâh)'ur. Kulları arasında hâkim olan veyarızık ve rahmet kapılarını açan, yahut kapalı olan işlerini açıp kolaylaştıran, yahut kalplerini ve gözlerini marifet ile açan anlamına gelir. Yahut yardım edici, demektir:
‘Siz feth(ü zafer) istiyor idi iseniz, işte o feth size gelmiştir.” (721) ayetinde olduğu gibi...
'^•9) Kâf Sûresi âyet:45. (720) Furkan Sûresi âyet: 59
(721) El-Enfâl Sûresi âyet; 19.
. ŞİFA-İ ŞERİF TERCÜMESİ
Kimine göre ise; fethi ve yardımı başlatan anlamındadır bu kelime İşte Peygamberine (sallallahu aleyhi ve sellem) de bu ismi vermiştir Rebi' b. Enes’in Ebi'l-ÂIiye'Ğen, diğerlerinin de Ebu Hüreyre (r.a.j’djj naklettikleri İsrâ hakkındaki uzunca bir kudsî hadîste bu ad geçmektedir O (Kudsi hadîste) Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
“Seni Fatih ve Hatim kıldım.”
Peygamber de (sallallahu aleyhi ve sellem);
Rabbini överken, kendisine bahşettiği mertebeleri sayarken şöyle bu yurmuştur:
“Şanımı yüceltti ve beni hem fatih, hem de hatim kıldı.” (722). Buradaki anlamı birkaç çeşit olabilir:
a)Hâkim.
b)Allah’ı bilmek ve ona iman etmelerine sebep olduğu için onların kalb-lerinin manevî fâtihi oluşu...
d)Hakkın tecellisine yardımcı oluşu.
e)Hilkat bakımından tüm peygamberlerden önce olması ve bi’setbakı mından ise sonuncuları olması... Nitekim bir hadîsinde şöyle buyurmuşlardır:
“Yaradılışta peygamberlerin ilki, gönderilişte sonuncuları oldum." (723).
Bir hadîste (Eş-Şekûr)’un da Allah’ın isimlerinden biri öldüğü anlatılır Anlamı: Az amele karşı çok sevab veren demektir. Yahut kendisine itaat edenleri öven anlamına gelmektedir. Bu isimle peygamberi Nu/ı (aJeyhisse-lâm)’ı vasfetmiştir. İsra sûresinin bir âyetinde,
“O, son derece şükreden bir kuldu.” (724) buyurmuştur.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de kendini bu isimle vasfetmis tir;
“Allah’ın en çok şükreden kulu olmayayım mı?” (725).
Yani onun nimetlerine karşı en çok şükreden, kadr-ü kıymetini en iyib ien, bu nimetlerin daha da artması için en çok çalışan ben olmayayımn demektir.
Şükrün, nimetin artmasına sebep olduğunu, Allah, İbrahim sûresinin t) âyetinde bizlere anlatmıştır:
(722) Tahrici Miraç bahsinde geçti. (723) Tahrici Halk bahsinde geçti. (724) İsra sûresi. A)f 025) Buhari, Kitabu’l- Enbiya. 54, Babu Haddesena Ebu’l- Yeman. Müslim, 7, Kitabü’l-Cûm«"•
Peygamberini (saJlallahu aleyhi ve sellem) ilimle vasfetmiş ve bu hususta ona bir özellik verdiğini Nisa sûresinin (113)’üncü âyetinde şöyle açıklamıştır:
“Bilmediğini sana öğretti. Allah’ın senin üstündeki fazl(ü İhsam cidden) büyük olmuştur.”
Cenab-ı Hakk’ın isimlerinden biri de (El-Evvelu ve‘l-Âhiru)’d\x.
Bu isimlerin anlamı: Kâinat ve bütün varlıklar yokken O var idi... Onlar yok olduktan sonra yine O, var olacak (yani varlığının evveli yoktur. Varlığının sonu da yoktur) demektir.
Aynı isimleri peygamber kendisi için şu anlamda kullanmıştır:
“Yaradılışta peygamberin evveli (ilki), gönderilişte ise sonuncuları (sonu) oldum.” (727).
Peygamberimizin bu sözü, Cenab-ı Hakk’m şu kavl-i celili ile tefsir edilmiştir (yani vuzuha kavuşturulmuştur):
“Hatırla o zamanı ki, biz peygamberlerden misaklannı almıştık. Senden de, Nuh’tan da, İbrahim’den de...” (728).
Görülüyor ki, âyette Muhammed (sallallahu aleyhi ve se}Iem)'\ hepsinden önce zikretmiştir. Buna benzer bir hususa Ömer (r.a.) da işaret etmiş-
estambul yazdı ve sundu..