estambul ve allah bilgileri70

estambul ve allah bilgileri70

 sizlere bugün estambul yazılarını yazdı ve estambul diyorki Peygamberimizin şu mübarek sözleri de bunu teyid eder:
“Biz son gelenleriz, biz önce gelenleriz.” (729).“Yerin, kendisine ilk açılacak olan kimsesi benim! İlk cennete girecek olan benim. İlk şefaat edecek olan benim. Kendisine ilk şefaat etme yetkisi verilecek olan da benim.” (730).(726) İbrahim (a.s.) sûresi; âyet: 7.Ö27)İmamBuhari, Kitabü’t- Teheccüd, Babu Kıyamü’n- Nebiyyi (s.a.v.) Mugîre (r.a.)'dan Kitabu’t-tefsir.TefsiruSureti’l- Feth. Babu Kavlihi (... Li Yağfırelek, Allahü matekaddeme min Zenbik...) yi-KMugire, İmam Müslim, Sahih 50, Kitabu Sıfatı’l- Munafıkin ve Ahkamihim, 18, Babu iksari- E'mâli «l-İctihadi fi'l- badeti” de 79 (2819)’da Muğire b. Şube (r.a.)'dan ve 81 (2820) No ile Hz. Âişe (r.a.)'dan eylemiştir. İmam Timizi, Sünen, Ebvabü’s- Salâti, Babu Ma Câe fı- ictihadi fi’l- Salâti de 412 »yıneMug/reb. Şube ^r.a./dan. Nesaî, Sünen. Kıyami’l- Uyl, Bab 17’de İbn Mace, 5. Kitabu İkameti’s-700 Babu Ma Câe fi Tul’l- Kıyami fi’s- Salavati No. 1419. Mugire b. Şu'be’-" 1420 No. metini Ebu Hüreyre (r.a.)'dan tahriç eylemiştir.
'728) El-Ahzab sûresi; âyet: 7.
(729) 725. No.lu dipnou bakılabilir.

(730ı Tim,;,.-c.-._-
ŞİFA-İ ŞERİF TERCÜMESİ
Evet, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) nebilerin ve resûllenn , nuncusudur.
Allah’ın isimlerindendir (El- Kavi ve Zulkuvveti’I- Metin): Anlamı,!^, şeye gücü yetendir. Resûlünü de bununla vasfetmiştir;
“(Bir elçi ki) çetin bir kudrete maliktir. Arş’ın sahibi (olan Allah) ne^. dinde çok itibarlıdır.” (731).
Bazı müfessirlere göre buradaki elçiden murat Hazreti Muhammed faiey. hisselârn)'dır, kimi müfessirlere göre ise Cebrail (aleyhisse!âm)’d\r.
Me’sûr bir hadîste Allah’ın isimlerinden biri de (es- Sadık) olduğu anlatı lir. Hadîsde Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ismi de (Es-Sadıkl Masduk) (732) olduğu beyan edilmiştir.
(El-Veliyyü ve El-Mevlâ) isimleri de Allah’ın isimlerindendir. Mâidesû-resinin bir âyetinde Allah,
“Sizin veliniz (haminiz) ancak Allah ve onun Resûlüdür.” (732a) bu yurmuştur.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuşlardır:
‘‘Ben her mü’minin velisi (hamisi)yim.” (734).
Yine Allah Ahzab sûresinde,
“Peygamber mü’minlere kendi nefîslerinden ileridir.” (735) buyur muştur.
Peygamber (aleyhisselâm) da,
“Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır.” (736) buyurdu
Allah’ın isimlerinden biri de (El-Afuvv)'dÜT. Bağışlayıcı anlamındadırbı kelime. Allah peygamberini gerek Kur’ân ve gerekseTevraf’tabununlavas fetmiştir. Ona afvetmeyi emretmiştir.
(731)Et-Tekvfr sûresi, âyet: 20.
(732)Buhari, Sahih, Kitabü’I- Enbiya, Bab. 1. ve 59 Kitabu Bedi’l- Halkı, 6, Babu Zikri’l-Melaılı# de, Müslim, Sahih, 46. Kitabü’l- Kader, l Babu Keyfıyeti’l- Halkı’l- Ademî..” de Abdullah(ul'i İmam Tinnizî, Ebvabu’l- Kaderi, 4. Babu Ma Câe Enne’l- Amale bi’l- Havalım” de2138Nodıi Mes'ud (r.a.)'dan İbn Mace Sünen fı’l- Mukaddime, 10, Babun fı’l- Kader’de AbduJlaiı b. M» (r.a.)’dan 76 No hadîs metnini, 12 Kitabu’l-Ticarât, 42. Babu Beyi’l-Musarrati'de//in 2241 No ile tahriç etmişlerdir.
(732a) .Vlâide sûresi, âyet: 35.
(734)Tirmizî, Sünen, Ebvabü’l- Feraiz. Babu Ma Câe fı Mirasi’l- Hal 2104 Nolu metni Öı^ Hattab (r.a.)’dan tahriç etmiştir. Ebu Davud Babun fi Mîrasi zevi’l- Erham’da Mikdamü'l-ki!^' rivayeti tahriç eylemiştir. İbn Mâce, Sünen, 23, Kitabu’l- Feraiz, 9. Babu Zevi'l- Erham'daî”'* b. Sehl b. Hanirden 2737 No ile tahriç eylemiştir.
(735)Ahzab sûresi, âyet: 6.
(736)Tirmizî Sünen, Ebvabü’l- Menakıb, Menakıbü Ali b. Ebi Talib (k.v.) de 3714 Nolu"'*’ b. Erkam ya da Ebu Sureyha'dan tahriç eylemiştir.
ALLAH (c.c.) ONA, KENDİ GÜZEL İSİM VE...
‘•(Habibim) sen (güçlüğü değil) kolaylığı (sağlayan yolu) tut.” (737) buyurmuştur.
Bu âyet hakkında Cebrail (aleyhisselâm)’a sorduğunda o, şu cevabı verdi;
Bunun anlamı;
“Sana zulmedeni afvetmendir”.
Hadîs-i meşhurda beyan edildiğine göre, Tevrat’la veİncU’de O’nun vasfı şöyle geçmektedir;
“0 kaba ve haşin değildir. Lâkin O, afvedici ve müsamahakârdır” (738).
Allah’ın isimlerinden biri de (EI-Hadî)’dır. Allah’ın, dilediği kulları muvaffak kılması anlamındadır. Kılavuzluk etmek anlamına da gelir.
Cenab-ı Hak:
“Allah selâm evine (cennete) çağırır ve O, kimi dilerse onu doğru yola iletir.” (739) buyurmuştur.
Tâhâ’nın tefsirinde şöyle geçer; (Ya Tabir, ya Hadi) bu şekilde çağrılan Peygamber (aleyhisselâm) oluyor bu tefsire göre..
Bir âyet meâli daha:
“Şüphesiz sen, elbette doğru yola hidayet edersin.” (740).
Demek ki, hidayet kılavuzluk anlamında kullanıldığı zaman. Allah’ın gayrisine itlak edilir, asıl iman ve İslâm’a muvaffak kılmak anlamında kullanıldığı zaman Allah’tan başkasına itlak edilemiyor. Nitekim bir âyet-i kerimede,
“Sen sevdiğini hidayet edemezsin, lâkin Allah dilediğine hidayet eder.” (741) buyurulmaktadır.
Allahü Teâlâ’nın isimlerindendir: (EI-Mü’min, eî-Mûheyminu). Bazılarına göre; ikisi de aynı anlama gelmektedir. Allah hakkında mü minin anlamı; Kullanna va’dini tasdik edici, kendi kavlini tasdik edici, mü'min kullarını ve peygamberlerini tasdik edicidir...
Bazılarına göre, bu kendi nefsini tasdik edici anlamına gelir. Bazıları da şöyle demişlerdir; “Bu kelime, dünyada kullarını zulmünden kurtarmak, âhirette mü’minleri azabından kurtarmak, anlamına gelir.”
Bazılarına göre, (el-Mûheymin) el- Emin anlamındadır.
Burada söylenilen (âmin) kelimesi de Allah’ın isimlerinden bir isimdir, denilmiştir. Anlamı aynı mü’min kelimesinin ifade ettiği anlamdır. Bazılarına göre ise; (el-Mûheymin) şahit ve hafız anlamındadır. Bu
P37) Â'raf Sûresi, âyet; 198
mSjBuhari. Sahih, Kiubü’t- Tefsir, Tefsiri! Suretü’l- Fetih, Babu inna erselnake şahiden ve mübeş-en ve Nezira... da Abdullah b. Amr b. d- As (r.a.)'dan Darimi, Sünen. Mukaddime. Bab 2’de. 9) Yunus Sûresi
. ŞİFA-İ ŞERİF TEKCumc-aı
İtibarla Peygamber (saUallahu aleyhi ve sellem) hem Emin, hemAfû^ hem de Müzmin oluyor.
Allah (c.c.) O’na “Emin” adını vermiştir:
“Orada kendisine itaat olunandır. Bir Emindir.” (742).
Bilinen bir gerçektir; Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberlik gelmeden önce de sonra da bu isimle tanınırdı, /fz, b. Abdulmuttalib (r.a.) bir şiirinde ona “Mûheymin” adını
“Sümmeh- Teva beytuke’l-Mûheyrr^^ Hindife’I- Aîyae tahteha’n- Nutvku. Bazıları buradaki nida harfi mahfuzdur, murad, (ya eyyetühe'l-Mûu minu)dn, dediler. (El- Kuteybî ve İmam Ebu'î- Kasım el- Kuşeyrî), Allahü zü’l-Celâl O’nun hakkında:
“Allah’a da inanır, mü’minlere de.” (743) dediği gibi. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bizzat;
“Ben ashabıma karşı kendisine son derece emniyet edilen biriyitn." (744) buyurmuştur.
Bu mü’min anlamına gelir (yani başkalarına kendisinin kötülüğünden)em niyet telkin eden) demektir.
Eî-Kuddûs da, Allah’ın isimlerindendir. Noksan sıfatlardan vekudüssıfatlarından münezzeh olmak, demektir.
Beyt-i Makdis’e beyt-i makdis denmiştir; Çünkü kişi orada günahlardan temizlenir. Mukaddes Vadi ve Ruhu’l-Kudus da böyle bir anlam laşıt, Peygamberler kitabında peygamberimizin isimleri arasında (ei-MuJcaddesl ismi de yer almıştır. Yani günahlardan arınmış, tertemiz olmuş, demektir Nitekim bu müjde kendisine Feth sûresinin ikinci âyetinde verilmiştir
“Öyle ki; (bu yüzden) Allah, senin geçmiş ve gelecek günahınıba^ış lasın.”
Yahut:
“Kendi sayesinde günahtan temizlenen kimse demektir.”
Yani kendisine tâbi olanlar onun sayesinde günahlardan temizlenmiş olu yorlar. Nitekim hakkında:
“O, onları tezkiye eder.” (745) buyurulmuştur.
Yahut mezmûm huylardan, denî davranış ve sıfatlardan temizlenmiş®^ lamına gelir.
(742) Et-Tekvir Sûresi âyet; 21, (743) Tevbe Sûresi, âyet: 61. (744) İmam Müslim, Fadaile’s-Sahabeti, 51, Babu Beyam Ennc Bakae’n-Nebiyyi (s.a.v.) Emanünli-Eshabihi...de20 de Ebu Bürde (r.a.)’dan
Cenab-ı Hakk’ın isimlerindendir: (El-Azîz).
Anlamı: “GaJib ve kahredici" demektir. Yahut (benzeri olmayan) anlamına gelir.
Nitekim Cenab-ı Hak, Münafıkûn sûresinde,
“İzzet (ve galebe) Allah’ındır ve Resûlünündür.” (746) buyurmuştur. Allah (c.c.),
“Rableri onlara kendinden bir rahmet, bir rıza ile, onlara içlerinde tükenmez ve ebedi bir Naim (nimet) bulunan cennetleri müjdeler.” (747) buyurmuştur.
Ve kendisini tebşir etme vasfı ile vasıflandırmıştır. Habibine de aynı vasıfları vererek, ona (Mübeşşir, müjdeleyici) ismini vermiştir. (Nezir) adını da vermiştir. Çünkü Peygamber itaat ehlini cennetle tebşir ediyordu, küfür ve isyan ehlini de cehennemden korkutuyordu.
(Tâhâ ve Yâsin) bazı müfessirlerin belirttiklerine göre, Allah’ın isimlerindendir. Bazdan ise; bu iki isim. Peygamber (sallaJIahu aleyhi ve sellem)'in mübarek isimleri arasında yer almışlardır, dediler.
El-Kadı Ebu’l- Fadl İyaz (Allah onu muvaffak kılsın) der ki:
Şimdi bu bölümü önemli bir nokta ile sonuçlamak istiyorum. Allah hakkında düşünceleri vehimden öteye gidemeyen ve bu yüzden inanç hususunda zaafa düşen kimselerin zihnini işgal eden şüpheleri bertaraf etmeye çalışacağım.
Şöyle ki: Kişi her şeyden evvel şuna inanmalıdır: Allah (c.c.) azametinde, kibriyasında, meleİcûtünde, Esma-i hüsnasında ve sıfatlarında, mahlû-katından hiç kimseye ve hiçbir şeye benzemez! Ve kendisine de mahlûka-tından hiç kimse ve hiçbir şey katiyen benzetilmez. Şer’in gerek Hâlık ve gerekse mahlûka itlak ettiği hususlarda, her iki varlığın arasında katiyen müşabehet ve mümaselet (benzeşme) yoktur! Zira kadim sıfatlar başka, hâ-dîs sıfatlar başkadır.
Allah’ın zatı Ecelli â’lası nasıl ki; mahlûkatından diğer zatlara benzemiyorsa, sıfatları da böyledir. Mahlûkların sıfatlarına katiyen benzemez. Zira mahlûkların sıfatları a’razdan ve ağrazdan ari değildir. Oysa Allah (c.c.) bundan münezzeh ve müberradır. O devamlı sıfatları ve isimleri ile kaimdir! (Onun için zeval, yani yok olma, asla bahis konusu olamaz!). Bu hususu bize aydınlatmak için, sadece şu âyet bile yeter
holmak şöyle dursun) benzeri gibisi (dahi) yoktur. O,
"akkiyle işiten, kemaliyle görendir.” (748).
) Münafıkûn Sûresi, âyel; 8. (747) Tevbe Sûresi, âyet; 21. (748) Şûrâ Sûresi, âyet; 11
. ŞİFA-İ ŞERİF TERCÜMESİ
Muhakkik ve arif bilginlerden bazıları tevhidi ne güzel tarif etı,,^
Tevhid: Zat(i Ecell-i A’layı) zatlara benzetmeyerek, sıfatlarını da uğratmayarak isbat etmektir!
El-Vasitî: bu noktaya bir şey daha ilâve etmiştir ki, zaten bizim ğimiz budur. Dedi ki:
"Onun zatı gibi zat yoktur! Onun ismi gibi isim yoktur! Onun fii|j fiil yoktur. Onun sıfatı gibi sıfat yoktur. Yalnız lâfzın llâfza benzemes,^ nündendir bunlar! Çünkü Zat-i Kadime; kendisinin Hâdis sıfatı büluml; smdan münezzehtir. Hadis zatlann, kadim sıfatlara sahip olmasınıniıaf;' sız olduğu gibi... İşte Ehl-i Hak ve Ehl-i Sünnetin mezhebi budurf/Ujj. cümlesinden razı olsun!).
İmam Ebu’l- Kasım el- Kuşeyrî onun bu sözünü daha da vuzuhaItavj turmak için tefsir etmiş ve şöyle demiştir:
"... Bu konu. Tevhit meselelerinin tümünü içine almaktadır. Evet,0j«. Zat-i subhaniyesi nasıl olur da sonradan yaratılmış olan zatlara benzejel lir? O varlığıyle müstağnidir (hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ihıiyaci|ot. tur!). Yine O’nun fiili mahlûkların fiiline nasıl benzeyebilir? Ondanai: olan işler, herhangi bir arkadaş edinmek için ve kendisinde meydanatelr herhangi bir noksanlığı bertaraf etmek için hâsıl olmuş değildir. (ÇünkiiO böyle şeylere ihtiyacı olmadığı için bu gibi noksan sıfatlardan münezzit tir!). Hatırat ve ağraz da mevcut değildir. (O’nun hakkında) meydanaji miş bir hastalığı tedavi veya mübaşere (ihtiyacı da) bahis konusuolaıtî O zat-i Ecell-i A’lâ hakkında... Oysa mahlûkun işleri ve davranışlank^ bi hadisattan hali değildir...”
Meşayihimizden bazıları da şöyle dediler:
”... Vehimlerinizle tevehhüm ettiğiniz, akıllarınızda tasarladığınız(M bunların tümü) sizin gibi muhdesdir (sonradan yaratılmıştır). İmam Ebu’l- Maalî el- Cuveynî der ki;
“...Kim bir mevcuda mutmain olup da fikri orada nihayet bul® o, müşebbihtirî (Yani Allah’ı birine benzetmiştir!). Kim sırfnefye(f«ı luğa) mutmain olursa o da muattıldır! Hakikatim idrak etmektenae olduğu bir varlığa kesinlikle inanırsa işte o, Muvahhiddirl...” Zü’n-Nûni’I-Mısrî’mn şu sözü ne kadar güzeldir:
”.. Tevhidin hakikati şunu bilmen ve inanmandır: Şüphesiz Allah’ın eşyada (yani eşyayı var etmekte) ilâçsızdır. (Vasıtasızdır. Bir şeye muş, almış da onun yardımı ile yaratmış değildir). Onu yapması (yaff' sı) (bir şeyi bir şeye) karıştırmaksızındır. Her şeyin illeti onun esendir^^ sun’una (yapmasına ve yaratmasına) illet yoktur. Vehminde tasavvuf ğin şeye gelince, Allah O’nun hilâfınadır! (Yani o tasarladığın şeye
“O, yaptığından suale çekilmez, oysa onlar suale çekilirler.” (750) kavlinin tefsiridir. Üçüncü bölüm ise;
“Bir şeye sözümüz, onu murat ettiğimizde, ona (Ol!) dememizdir, o da hemen oluverir” (751) kavlinin tefsiridir.
Allah cümlemizi tevhit ve isbat ve tenzih üzere eylesin! Tatil, teşbih gibi dalâlet ve sapıklıktan lutfu ve keremiyle cümlemizi ırak kılsın (âmin).
DÖRDÜNCÜ BAB
ALLAH’IN, ONUN (MÜBAREK) ELLERİNDEN MEYDANA GETİRDİĞİ MUCİZELER VE ONA BAHŞETTİĞİ ÖZELLİKLER VE LÜTUFLAR
Kaadı Ebu’I-Fadl lyaz der ki: Düşünen kişiye şunu tahkik etmesi yeter: Biz bu kitabımızı ne Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberliğini inkâr eden ve ne de onun mucizelerine ta‘n eden için yazdık. Bu bakımdan mucizelerini isbat etmeye, kınamaların içine girmemesi için çevre.sini iyice muhkemleştirmeye ihtiyaç duymadık. Mucizenin ve tehad-dinin şartlarını, tarifini, şerî esasları yok edenlerin sözlerini ibtal edecek hususları zikretmek ihtiyacını da duymadık. Biz bu kitabı sadece O'nun peygamberliğini kabul eden. O'nu tasdik eden ve onun her emrine (evet) diyenler için yazdık ki. ona karşı olan iman ve muhabbetleri bir kat daha artsın!
Gayemiz; bu babta, onun Rabbi katındaki derecesini ve yüksek mevkiini dile getirecek olan ana mucizelerini isbat etmektir.
Bunlardan tahkik edilmiş, isnadı sıhhat derecesine ulaşmış olanları ser-dettik. Hemen hepsi kesinlikle isbatlanmıştır. Bazı imamların ünlü kitabla-rında yer alanları da (kitabımıza) alıverdik.
Onun güzel eseri, göz kamaştırıcı sireti, müthiş ilmi, üstün aklı, hilmi, olgunluğu gibi niteliklerini iyice düşünen ve bu hususta insaflı davranan kişi, peygamberliğinin doğruluğunda, davetinin gerçekliğinde asla şüphe etmez. Bütün bunlar ve diğer hususlar onun kesinlikle boyun eğmesine ve yürekten inanmasına yeter de artar bile!
< ^9) Şûra Sûresi, âyet: 11. (750) Enbiya Sûresi, âyet: 23. (751) NahI Sûresi âyet: 40.
estambul yazdı ve sundu..