estambul ve insan ile din bilgisi88
bugün hava cok sıcak olmasına ragmen estambul yazılarını yazıyor ve estambul diyorki Hazret-i Âişe için gelen onyedi âyet-i kerîmeden birincisini'' tefsirini (Mevâkib tefsiri) şöyle bildiriyor; (Âişe “radıyallahü an hâ”ya iftira edenler, sizden birkaç kişidir. Siz bu iftirayı kendin^ için kötülük sanmayın! Bu sizin için hayrlıdır. [Bu iftirâ sebebiik çok sevâb kazandınız. Onların yalanı meydâna çıkdığından sizin şânınız, şerefiniz artdı. Ayet-i kerîme, sizin temiz olrimninuzn bildirdi.] O iftirâ edenlerden herbiri için kazandıkları «üİ^âh ka dar cezâlan vardır. BüyükJftirâ yaparak, çok çirkta şeTrf yenlere dünyada ve ahıretde buyuk azâb vardır) R., ı vuruldukdan sonra, Abdüllah bin Ebf, hakîr, zelîl oidu" Jn
ölünceye kadar kör oldu. Mistahın eli çolak oldu O kerîmede meâlen, (Bu iftirayı işitince, mü’min
kötü olarak anılmasını sevenlere, dünyâda ve âhı-«e. azâblar vardır) ve yirmialtıncı âyet-i kemede meâlen, u î söz söylemek, habîs adamlara layıkdır. Habis adamlara, fhfe kelâm yakışır) buyurulmuşdur. Resûlullah ve hazret-i Aişe !e Safvân, o alçaklann söylediklerinden uzakdırlar. Onlar için afv,mağfiret ve Cennetde ni’metler vardır. Safvân hadîs-i şerif ile uedh edilmişdir. Onyedi senesinde, Erzurûm fethinde şehîd ol-du.
Hazret-i Âişeye iftira edenlere, Allahü teâlâ, çok aa azâblar vereceğini bildirmekdedir. Allahü teâlâ, bu alçakların cevâbım tâmverdiği için, bizim birşey eklememize lüzûm kalmamışdır. Yalnız (Mir’ât-i kâinat) kitabının ikiyüzdoksanikinci sahîfesindeki fetvayı bildireceğiz:
(Hasâis-ul habîb) kitâbmda diyor ki, Resûlullahın mubârek zevcelerinden birini (Kazf) edenin, kötüliyenin kâfir olduğuna ve tevbesinin kabûl olmıyacağına, AbdüUah ibni Abbâs hazretleri fetva yermişdir. Hele, hazret-i Âişeye kötü demek, Kur’ân-ı kerûni mkar etmek olur. Bunun küfr olduğu sözbirliği ile bildirilmisdir. tsbab-ı kiramdan birinin annesine [meselâ Hinde] kötü diyenin cezası a. kazf cezasının iki katıdır. Allahü teâlâ, böyle belâya düşme den alevî ve şî î kardeşlerimizi ve bütün müslimânlan kurtarsın! Amîn.
I.erkeğin aşk maceralarının şöhretli kadım, Utbenin
'W Hind. hazret-i Hamzamn ciğerlerini yirken, habeşli kölenin scvdâsınj yaşamış. Kocası ibni Mugiyre tarafından, fâhişeliği sebe-oıyk boşanmış ve Ebû Süfyân tarafından da kan olarak kabûl edil-'Oişdi. Ebû Süfyânla evliliği Hindin diğer erkeklerden vazgeçmesi-nisağhyamadı. Şöhretli hayâtına devâm etdi. İşte bu evlilikden do-ğsn, hangi erkeğe oğul olarak nisbet edileceği bilinmiyen, fekatgö-lunürde Ebû Süfyâna nisbet kılınan Mu’âviye meEûnunun zulmü Madj) diyor.
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve seUem” en büyük düşmanı olan ve kendisine la’net edilen Ebû Cehle ve İblise karşı bile, insan bu kadar çirkin, bu kadar iğrenç kelimeleri kullanmakdan haya eder Fekat Kur’ân-ı kerîmde, (Habîs sözler, habîs insanlara yakışır) buyuruldu. Söz, kişinin aynasıdır. Kanalizasyondan gül kokusu beklenemez ya! Yukarıda yazılı çirkin yalanlar, kotu iff -1 AUoUii "U afv buyurduğu,
Bu uç şahabının büyüklüğünü, üstünlüktaivaıa,v„ yılamıyacak kadar çokdur. Biz, herkesin bulması kol,!?* sas-1 Enbiyâ)dan birkaç satır alacağız: ^
(Arablar arasında âile hayâtı ve akrabâhk gayreti li idi, Herbiri kendi aşiret ve akrabâsının şerefini fevkaîâjl tirdi) diyor. (Arablar, şi’r söylerler, panayır yerlerinde,lo^ larda, va’z ve nasihat verirlerdi). (Fahr-i âlem “s^aMii ve sellem” hazretleri Safâ tepesine çıkıp oturdu. Ömerül-hazretleri de, alt yanına oturdu. Önce erkekler, sonra 1« gelip birer birer müslimân oldular. Kadınlann arasında Alinin kız kardeşi Ümm-i Hâni ile, hazret-i Mu’âviyenin Hind de vardı. Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem kaıkl lara (Hırsızhk etmiyeceğinize söz verin!) buyurunca, Hiniitel gelip, (Eğer hırsızlık etseydim, Ebû Süfyânm malından çols çalardım), dedi. Fahr-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem ,oil Hindi tanıdı. (Sen Hind misin?) buyurdu. (Ben Hindim. afv et! Allah da seni afv eylesin!) dedi. Resûl-i ekrem saualii aleyhi ve sellem” zinâ etmemek şartını söyleyince, Hind, (® olan kadın hiç zinâ eder mi?) dedi. estambul Sonra evlâdlannı öldürme® ği şart buyurunca, Hind, (Biz onlan küçük iken büyütdük.Bu) iken, sen onları Bedrde öldürdün. Artık ne oldu ise orasmıse^ onlar dahâ iyi bilirsiniz) dedi. Hazret-i Ömer çok sert ve ciddi* duğu hâlde, Hindin bu sözüne dayanamayıp güldü. Kadınlanmi' tirâ etmemesini teklif buyurunca, Hind, (Vallahi iftirâ çirkinse! dir. Sen bize güzel ahlâkı emr ediyorsun) dedi. Nihâyet ısyâfl* memeği teklif buyurunca, Hind, (Biz bu yüksek huzûra, sonra* yân etmek niyyeti ile gelmedik!) diye söz verdi. Hindin öldürdü mesi emr olunmuşken, böylece afva kavuşdu ve hâlis kalb iman etdi. Hemen evine gelip ne kadar heykel var ise, (Bukada’ n aldanmışız) diyerek hepsini parçaladı Resûl-i ekre* sallallahü aleyhi ve sellem” oradaki
,„îemedholunmas. karş.smda ne y^acaklannı şaşj^arak, ‘“TâUe hayâtını kurcalıyorlar. Hazret-ı Mu’avıyeyi, bu yol-fSwen!e|e çalışıyorlar. Babası ne kadar kötülense, Ebû I^-îSiriderecesine düşüremezler ya! Adına âyet nazil olan Ebu ‘hebkâfirininoğluUtbe, Resûlullaha çok ezlyyet yapardı. Bun-a, yetmiyormuş gibi, sıkıntısı artsın diye, mubârek kerîmesini joyamışdı. (Kısas-ı Enbiyâ)da diyor ki, (İşte bu Utbe, Feth günü inana geldi, afv diledi. Resûlullah afv buyurup, hayr düâ eyledi. Ütbe, Huneyn gazvesinin en kızgın zemânında Resûlullahın önünden ayrılmadı). Ebû Leheb kâfirini hiç kötülemiyor. O habisin oğlu olduğu için ve Resûlullaha çok işkence yapmış olduğu için,lJtbeyebirşey demiyorlar. Çünki Utbe, birinci halîfenin hazret! Alî olmasını istiyordu. Bunun için şi’r söylüyordu. Görülüyor ki, yazann kıymet ölçüsü, İslâm ve küfr veyâ Resûlullaha hizmet ve eziyyet etmek gibi, ana da’vâlar değildir. Hazret-i Alîye oy verip vermemek da’vâsıdır. Din yolunda değil, siyâset yolundadır, Eshâb-ı kiramı geçimsiz ve âdî kimseler göstermek da’vâ-
Yukanda, (I^as-ı Enbiyâ)mn çeşidli sahîfelerinden aldığımız y ar, Sonbehâr mecmû’asındaki iftirâlann yalan olduklarım ^^^ûsul-a’lâm)da diyor ki, (Hind binti Abd-i Şems, Kureyşin asdzâdelerinden idi. nu Süryânm zevcesi idi. Ebû Süfyândan önce, Fâkıh bin Mugîre-nın zevcesi idi. Islâmda sebat ve hüsn-i hareket etdi. Akili, ileriyi Eören, idâreci bir hanımdı. Yermük gazâsında zevci Ebû Süfyân ile nirlikde bulunup, müslimânlan rumlara karşı cihâda teşvflc ederdi).
Hindin “radıyallahü anhâ” îmânının kuvvetini ve iffetinin derecesini bütün kitâblar yazmakdadır. İslâmiyyetden önce Ara-bistânda nikâh ve âile hayâtı vardı. Lütfen, otuzaltıncı maddeye bakınız! Sonbehâr mecmû’asım yazan kimse, âile hayâtını, kendi müt’a denilen metres hayâtına benzetiyor. Kendisi gibi herkesin de haram işlediğini zan ediyor. (Me’âric-ün-nübüwe) kitâ-bında diyor ki, (Hind “radıyallahü anhâ” îmâna gelip, evindeki hevkelleri kırdıkdan sonra, Resûlullaha iki kuzu hediyye gön-deîdi Resûlullah kabûl buyurup. Hinde bereket ile düâ eyledi, eroı o kadar bereket verdi kı, sayısı bı-
Sonbehâr mecmû’ası, hazret-i Mu’avıyenin “radıvall h' anh^' zulm etdiğini bildiriyor. Hâlbuki, hazret-i Mu’âvh
olunca, İslâm memleketlerine sulh, sükûn, huzûr geldi. likler sona erdi. Cihâd ve fütühât başladı. Adâleti, ihsânlanî'^ re yayıldı. Târîh kitâblan bunlan uzun uzun anlatıyor.
8 — (Saltanat gâyesiyle hurâfeler yaratan, güzelim İslâm d}„-koyu te'assub ve ümmetçiliğe çeviren zihniyyetin tohumu h pâdişâhlarının ba'zılarının zihninde ve gönlünde yeşerdi. bu olanlar şuler içindi. Çünki, şî’îler, birlik istemişlerdi. Vûdi^. yetin (Muhammed-Alî) ile başladığım biliyorlardı. Amaçlan Ebl-i beyti sevmek idi. Ümmetçilik tahakküme başlaymca, şiüern^. dınlar bunun karşısında olmuşlardır. Halifelik zemâm, seçimle m halîfe olan hazret-i Alî değil miydi?) diyor.
Allahü teâlâ müslimânJara (ResûJümün ümmeti) diyor. Pey. gamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, müslimanlamı kendi ümmeti olduğunu bildiriyor. Meselâ, (ÜmmetimİD büyi günâhı olanlarma şefa’at edeceğim) ve (Ümmetimin alimleri, Benî İsrâilin Peygamberleri gibidir) gibi dahâ nice hadîslerde (Ümmetim) diyor. Bu yazar ise, Osmânlı pâdişâhtan “rahmetııUalıi teâlâ aleyhim ecma’în” İslâm dînini ümmetçiliğe çevirdiler, diyerek, müslimânlann halîfelerini kötülüyor. Ümmetçihği de sonradan meydâna çıkmış göstererek, beğenmiyor. Yazann bu sözü de, müslimânhkla taban tabana zıddır. Hurûfîliği savunmakdadır Hurûfîlerin bütün plânlan, müslimân görünerek islâmiyyete sal dırmakdır. Birlik istiyorlarmış. Bu sözleri kasabın keseceği koyu na, (Ben seni çok seviyorum, canına kıymak istemiyorum) deme sine benziyor. Yazar, hurûfî olduğunu, ya’nî islâmiyyetde, kardeşi kardeşe öldürtmek fitnesini ortaya çıkaran İbni Sebe’in yolunda olduğunu örtmeğe çalışıyor. İbni Sebe’in yolunda olan Haser Sabbâhın, kıydığı canları, akıtdığı binlerce müslimân kanını târilı 1er uzun uzun yazmakdadır. Yalnız Hasen Sabbâhın cinâyetlerin hıyânetlerini okuyanlar bu hurûfînin yanlış yazdığını pek iyi anlaı
’ iSmıyye) veyâ (Ismâ’üiyye) de denir. Kafir ve azgın Hasen Sabbâh, otuzbeş sene çok kimselerin dinlerine ^^^lanna kıydı, 518 [m. 1124] senesinde Cehenneme gitdi. Beş-^ledide (557) reis olan torunu Ahund Hasen, estambul hepsinden da-îçakzındıkdı. Müslimânları aldatmak için, kendilerine (Alevî)
L takan bu hâindir. Hazret-i Alînin şehîd edilmiş olduğu Ra-IJânm onyedisinde, beşyüzellidokuzda (559) bir meydânda ıjjbere çıkıp, (Beni Alî gönderdi. Ben bütün müslimânlann imâ-jyıın, îslâmiyyetin aslı, faslı yokdur. İş kalbdedir. Kalbi temiz lana günâh zarar vermez. Herşeyi halâl etdim. Keyfinize bakıcı!) dedi. Kadın erkek, karma karışık şerâb içdiler. O günü yü laşlangıcıyapdılar. Bu zındık beşyüzaltmışbirde (561) kaynı tara-jndan öldürüldü. Torunu, Celâleddîn Hasen, bu bozuk yolu bı-[akdı. Ehl-i sünnet mezhebine girdiğini halîfeye büdirdi. Hasen binSabbâhm yazdığı zmdıklık kitâblannı toplayıp yakdırdı. (618) je öldü. Yerine geçen oğlu Ahund Alâeddîn Muhammed, îsmâ-îliyye devletinin yedinci hükümdarı olup, dedelerinin bozuk yolu-oututdu. Haramlan halâl yapdı. Oğlu Ahund Rükneddîn (652) de,buhabîsi yatağında öldürtdü. Babasmm habs etdiği şî’î âlimlerinden Nasîreddîn-i Tûsîyi vezîr yapdı. Fekat altıyüzellidörtde P)Hülâgünün kardeşi, Mâverâünnehrde, bunu i’dâm etdi. Hü-lâgü, Ismâüî mülhidlerini küınçdan geçirdi. Müslimânlan bu zm-dıklardan kurtardı. (Dinsizin hakkından îmânsız gelir) sözünün doğru olduğu bir kerre dahâ zâhir oldu.
(Kâmûsul-aTâm)da, İsmâ’îliyye kelimesinde diyor ki; (Şî’îlerin içine sızan dalâlet fırkalarından birisidir. İmâm-ı Ca’fer Sâdık hazretlerinin hayâtında ölen büyük oğlu İsmâ’îli son imâm tanıdıklarından bu ismi almışlardır. Ibni Sebe’in yolundadırlar. Tenâsüha inanırlar. Harâmlara halâl derler. Her ahlâksızlığı sıkılmadan yaparlar. Çok müslimân kanı döken (Karâmıtî) zındıklan ile Hasen Sabbâh hâini ve Mısrda islâmiyyeti yıkmağa çalışan (Fatımî) devleti hep İsmâ’îlî idi. Bid’at ehlinin azgın olanlan ve Dürzîler ve hu-rûfîler de, bunlardan türemişdir). Bunların kendilerine (Alevî) dedikleri (Müncid) kitâbında yazılıdır.
Hurûfîler (Muhammed-Alî) birliğinde toplanıyoruz, diyor, kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde medh-ü senâ buyurulan Es-hâb-ı kirâm, bu birükden dışarıda imiş. Cennet ile müjdelenen ilk üç halîfe ve bunlar
harb etdiği Eshâb-ı kirâmın hepsini çok olduklarını, kıymetli olduklannı hutbelerinde söylerdi. Onlan medh-ü senâ buyuruyordu. Alevî ism nen kimsenin de böyle olması lâzımdır. Ehl-i beyt y^n h lannı söylüyorlar. Yurdumuzdaki alevflerin ve sünnîleiin sevdikleri mübârek alevî ismini kendilerine maske yapıyor] buki, bütün yazılan ve bütün hareketleri, alevî olmadıklanl^?' termekdedir. Bunlann iç yüzünü meydâna çıkarmak için, o yazılmış olan (Tuhfe) kitâbında diyor ki:
estambul yazdı..bugün hava cok sıcak olmasına ragmen estambul yazılarını yazıyor ve estambul diyorki Hazret-i Âişe için gelen onyedi âyet-i kerîmeden birincisini'' tefsirini (Mevâkib tefsiri) şöyle bildiriyor; (Âişe “radıyallahü an hâ”ya iftira edenler, sizden birkaç kişidir. Siz bu iftirayı kendin^ için kötülük sanmayın! Bu sizin için hayrlıdır. [Bu iftirâ sebebiik çok sevâb kazandınız. Onların yalanı meydâna çıkdığından sizin şânınız, şerefiniz artdı. Ayet-i kerîme, sizin temiz olrimninuzn bildirdi.] O iftirâ edenlerden herbiri için kazandıkları «üİ^âh ka dar cezâlan vardır. BüyükJftirâ yaparak, çok çirkta şeTrf yenlere dünyada ve ahıretde buyuk azâb vardır) R., ı vuruldukdan sonra, Abdüllah bin Ebf, hakîr, zelîl oidu" Jn
ölünceye kadar kör oldu. Mistahın eli çolak oldu O kerîmede meâlen, (Bu iftirayı işitince, mü’min
kötü olarak anılmasını sevenlere, dünyâda ve âhı-«e. azâblar vardır) ve yirmialtıncı âyet-i kemede meâlen, u î söz söylemek, habîs adamlara layıkdır. Habis adamlara, fhfe kelâm yakışır) buyurulmuşdur. Resûlullah ve hazret-i Aişe !e Safvân, o alçaklann söylediklerinden uzakdırlar. Onlar için afv,mağfiret ve Cennetde ni’metler vardır. Safvân hadîs-i şerif ile uedh edilmişdir. Onyedi senesinde, Erzurûm fethinde şehîd ol-du.
Hazret-i Âişeye iftira edenlere, Allahü teâlâ, çok aa azâblar vereceğini bildirmekdedir. Allahü teâlâ, bu alçakların cevâbım tâmverdiği için, bizim birşey eklememize lüzûm kalmamışdır. Yalnız (Mir’ât-i kâinat) kitabının ikiyüzdoksanikinci sahîfesindeki fetvayı bildireceğiz:
(Hasâis-ul habîb) kitâbmda diyor ki, Resûlullahın mubârek zevcelerinden birini (Kazf) edenin, kötüliyenin kâfir olduğuna ve tevbesinin kabûl olmıyacağına, AbdüUah ibni Abbâs hazretleri fetva yermişdir. Hele, hazret-i Âişeye kötü demek, Kur’ân-ı kerûni mkar etmek olur. Bunun küfr olduğu sözbirliği ile bildirilmisdir. tsbab-ı kiramdan birinin annesine [meselâ Hinde] kötü diyenin cezası a. kazf cezasının iki katıdır. Allahü teâlâ, böyle belâya düşme den alevî ve şî î kardeşlerimizi ve bütün müslimânlan kurtarsın! Amîn.
I.erkeğin aşk maceralarının şöhretli kadım, Utbenin
'W Hind. hazret-i Hamzamn ciğerlerini yirken, habeşli kölenin scvdâsınj yaşamış. Kocası ibni Mugiyre tarafından, fâhişeliği sebe-oıyk boşanmış ve Ebû Süfyân tarafından da kan olarak kabûl edil-'Oişdi. Ebû Süfyânla evliliği Hindin diğer erkeklerden vazgeçmesi-nisağhyamadı. Şöhretli hayâtına devâm etdi. İşte bu evlilikden do-ğsn, hangi erkeğe oğul olarak nisbet edileceği bilinmiyen, fekatgö-lunürde Ebû Süfyâna nisbet kılınan Mu’âviye meEûnunun zulmü Madj) diyor.
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve seUem” en büyük düşmanı olan ve kendisine la’net edilen Ebû Cehle ve İblise karşı bile, insan bu kadar çirkin, bu kadar iğrenç kelimeleri kullanmakdan haya eder Fekat Kur’ân-ı kerîmde, (Habîs sözler, habîs insanlara yakışır) buyuruldu. Söz, kişinin aynasıdır. Kanalizasyondan gül kokusu beklenemez ya! Yukarıda yazılı çirkin yalanlar, kotu iff -1 AUoUii "U afv buyurduğu,
Bu uç şahabının büyüklüğünü, üstünlüktaivaıa,v„ yılamıyacak kadar çokdur. Biz, herkesin bulması kol,!?* sas-1 Enbiyâ)dan birkaç satır alacağız: ^
(Arablar arasında âile hayâtı ve akrabâhk gayreti li idi, Herbiri kendi aşiret ve akrabâsının şerefini fevkaîâjl tirdi) diyor. (Arablar, şi’r söylerler, panayır yerlerinde,lo^ larda, va’z ve nasihat verirlerdi). (Fahr-i âlem “s^aMii ve sellem” hazretleri Safâ tepesine çıkıp oturdu. Ömerül-hazretleri de, alt yanına oturdu. Önce erkekler, sonra 1« gelip birer birer müslimân oldular. Kadınlann arasında Alinin kız kardeşi Ümm-i Hâni ile, hazret-i Mu’âviyenin Hind de vardı. Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem kaıkl lara (Hırsızhk etmiyeceğinize söz verin!) buyurunca, Hiniitel gelip, (Eğer hırsızlık etseydim, Ebû Süfyânm malından çols çalardım), dedi. Fahr-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem ,oil Hindi tanıdı. (Sen Hind misin?) buyurdu. (Ben Hindim. afv et! Allah da seni afv eylesin!) dedi. Resûl-i ekrem saualii aleyhi ve sellem” zinâ etmemek şartını söyleyince, Hind, (® olan kadın hiç zinâ eder mi?) dedi. estambul Sonra evlâdlannı öldürme® ği şart buyurunca, Hind, (Biz onlan küçük iken büyütdük.Bu) iken, sen onları Bedrde öldürdün. Artık ne oldu ise orasmıse^ onlar dahâ iyi bilirsiniz) dedi. Hazret-i Ömer çok sert ve ciddi* duğu hâlde, Hindin bu sözüne dayanamayıp güldü. Kadınlanmi' tirâ etmemesini teklif buyurunca, Hind, (Vallahi iftirâ çirkinse! dir. Sen bize güzel ahlâkı emr ediyorsun) dedi. Nihâyet ısyâfl* memeği teklif buyurunca, Hind, (Biz bu yüksek huzûra, sonra* yân etmek niyyeti ile gelmedik!) diye söz verdi. Hindin öldürdü mesi emr olunmuşken, böylece afva kavuşdu ve hâlis kalb iman etdi. Hemen evine gelip ne kadar heykel var ise, (Bukada’ n aldanmışız) diyerek hepsini parçaladı Resûl-i ekre* sallallahü aleyhi ve sellem” oradaki
,„îemedholunmas. karş.smda ne y^acaklannı şaşj^arak, ‘“TâUe hayâtını kurcalıyorlar. Hazret-ı Mu’avıyeyi, bu yol-fSwen!e|e çalışıyorlar. Babası ne kadar kötülense, Ebû I^-îSiriderecesine düşüremezler ya! Adına âyet nazil olan Ebu ‘hebkâfirininoğluUtbe, Resûlullaha çok ezlyyet yapardı. Bun-a, yetmiyormuş gibi, sıkıntısı artsın diye, mubârek kerîmesini joyamışdı. (Kısas-ı Enbiyâ)da diyor ki, (İşte bu Utbe, Feth günü inana geldi, afv diledi. Resûlullah afv buyurup, hayr düâ eyledi. Ütbe, Huneyn gazvesinin en kızgın zemânında Resûlullahın önünden ayrılmadı). Ebû Leheb kâfirini hiç kötülemiyor. O habisin oğlu olduğu için ve Resûlullaha çok işkence yapmış olduğu için,lJtbeyebirşey demiyorlar. Çünki Utbe, birinci halîfenin hazret! Alî olmasını istiyordu. Bunun için şi’r söylüyordu. Görülüyor ki, yazann kıymet ölçüsü, İslâm ve küfr veyâ Resûlullaha hizmet ve eziyyet etmek gibi, ana da’vâlar değildir. Hazret-i Alîye oy verip vermemek da’vâsıdır. Din yolunda değil, siyâset yolundadır, Eshâb-ı kiramı geçimsiz ve âdî kimseler göstermek da’vâ-
Yukanda, (I^as-ı Enbiyâ)mn çeşidli sahîfelerinden aldığımız y ar, Sonbehâr mecmû’asındaki iftirâlann yalan olduklarım ^^^ûsul-a’lâm)da diyor ki, (Hind binti Abd-i Şems, Kureyşin asdzâdelerinden idi. nu Süryânm zevcesi idi. Ebû Süfyândan önce, Fâkıh bin Mugîre-nın zevcesi idi. Islâmda sebat ve hüsn-i hareket etdi. Akili, ileriyi Eören, idâreci bir hanımdı. Yermük gazâsında zevci Ebû Süfyân ile nirlikde bulunup, müslimânlan rumlara karşı cihâda teşvflc ederdi).
Hindin “radıyallahü anhâ” îmânının kuvvetini ve iffetinin derecesini bütün kitâblar yazmakdadır. İslâmiyyetden önce Ara-bistânda nikâh ve âile hayâtı vardı. Lütfen, otuzaltıncı maddeye bakınız! Sonbehâr mecmû’asım yazan kimse, âile hayâtını, kendi müt’a denilen metres hayâtına benzetiyor. Kendisi gibi herkesin de haram işlediğini zan ediyor. (Me’âric-ün-nübüwe) kitâ-bında diyor ki, (Hind “radıyallahü anhâ” îmâna gelip, evindeki hevkelleri kırdıkdan sonra, Resûlullaha iki kuzu hediyye gön-deîdi Resûlullah kabûl buyurup. Hinde bereket ile düâ eyledi, eroı o kadar bereket verdi kı, sayısı bı-
Sonbehâr mecmû’ası, hazret-i Mu’avıyenin “radıvall h' anh^' zulm etdiğini bildiriyor. Hâlbuki, hazret-i Mu’âvh
olunca, İslâm memleketlerine sulh, sükûn, huzûr geldi. likler sona erdi. Cihâd ve fütühât başladı. Adâleti, ihsânlanî'^ re yayıldı. Târîh kitâblan bunlan uzun uzun anlatıyor.
8 — (Saltanat gâyesiyle hurâfeler yaratan, güzelim İslâm d}„-koyu te'assub ve ümmetçiliğe çeviren zihniyyetin tohumu h pâdişâhlarının ba'zılarının zihninde ve gönlünde yeşerdi. bu olanlar şuler içindi. Çünki, şî’îler, birlik istemişlerdi. Vûdi^. yetin (Muhammed-Alî) ile başladığım biliyorlardı. Amaçlan Ebl-i beyti sevmek idi. Ümmetçilik tahakküme başlaymca, şiüern^. dınlar bunun karşısında olmuşlardır. Halifelik zemâm, seçimle m halîfe olan hazret-i Alî değil miydi?) diyor.
Allahü teâlâ müslimânJara (ResûJümün ümmeti) diyor. Pey. gamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, müslimanlamı kendi ümmeti olduğunu bildiriyor. Meselâ, (ÜmmetimİD büyi günâhı olanlarma şefa’at edeceğim) ve (Ümmetimin alimleri, Benî İsrâilin Peygamberleri gibidir) gibi dahâ nice hadîslerde (Ümmetim) diyor. Bu yazar ise, Osmânlı pâdişâhtan “rahmetııUalıi teâlâ aleyhim ecma’în” İslâm dînini ümmetçiliğe çevirdiler, diyerek, müslimânlann halîfelerini kötülüyor. Ümmetçihği de sonradan meydâna çıkmış göstererek, beğenmiyor. Yazann bu sözü de, müslimânhkla taban tabana zıddır. Hurûfîliği savunmakdadır Hurûfîlerin bütün plânlan, müslimân görünerek islâmiyyete sal dırmakdır. Birlik istiyorlarmış. Bu sözleri kasabın keseceği koyu na, (Ben seni çok seviyorum, canına kıymak istemiyorum) deme sine benziyor. Yazar, hurûfî olduğunu, ya’nî islâmiyyetde, kardeşi kardeşe öldürtmek fitnesini ortaya çıkaran İbni Sebe’in yolunda olduğunu örtmeğe çalışıyor. İbni Sebe’in yolunda olan Haser Sabbâhın, kıydığı canları, akıtdığı binlerce müslimân kanını târilı 1er uzun uzun yazmakdadır. Yalnız Hasen Sabbâhın cinâyetlerin hıyânetlerini okuyanlar bu hurûfînin yanlış yazdığını pek iyi anlaı
’ iSmıyye) veyâ (Ismâ’üiyye) de denir. Kafir ve azgın Hasen Sabbâh, otuzbeş sene çok kimselerin dinlerine ^^^lanna kıydı, 518 [m. 1124] senesinde Cehenneme gitdi. Beş-^ledide (557) reis olan torunu Ahund Hasen, estambul hepsinden da-îçakzındıkdı. Müslimânları aldatmak için, kendilerine (Alevî)
L takan bu hâindir. Hazret-i Alînin şehîd edilmiş olduğu Ra-IJânm onyedisinde, beşyüzellidokuzda (559) bir meydânda ıjjbere çıkıp, (Beni Alî gönderdi. Ben bütün müslimânlann imâ-jyıın, îslâmiyyetin aslı, faslı yokdur. İş kalbdedir. Kalbi temiz lana günâh zarar vermez. Herşeyi halâl etdim. Keyfinize bakıcı!) dedi. Kadın erkek, karma karışık şerâb içdiler. O günü yü laşlangıcıyapdılar. Bu zındık beşyüzaltmışbirde (561) kaynı tara-jndan öldürüldü. Torunu, Celâleddîn Hasen, bu bozuk yolu bı-[akdı. Ehl-i sünnet mezhebine girdiğini halîfeye büdirdi. Hasen binSabbâhm yazdığı zmdıklık kitâblannı toplayıp yakdırdı. (618) je öldü. Yerine geçen oğlu Ahund Alâeddîn Muhammed, îsmâ-îliyye devletinin yedinci hükümdarı olup, dedelerinin bozuk yolu-oututdu. Haramlan halâl yapdı. Oğlu Ahund Rükneddîn (652) de,buhabîsi yatağında öldürtdü. Babasmm habs etdiği şî’î âlimlerinden Nasîreddîn-i Tûsîyi vezîr yapdı. Fekat altıyüzellidörtde P)Hülâgünün kardeşi, Mâverâünnehrde, bunu i’dâm etdi. Hü-lâgü, Ismâüî mülhidlerini küınçdan geçirdi. Müslimânlan bu zm-dıklardan kurtardı. (Dinsizin hakkından îmânsız gelir) sözünün doğru olduğu bir kerre dahâ zâhir oldu.
(Kâmûsul-aTâm)da, İsmâ’îliyye kelimesinde diyor ki; (Şî’îlerin içine sızan dalâlet fırkalarından birisidir. İmâm-ı Ca’fer Sâdık hazretlerinin hayâtında ölen büyük oğlu İsmâ’îli son imâm tanıdıklarından bu ismi almışlardır. Ibni Sebe’in yolundadırlar. Tenâsüha inanırlar. Harâmlara halâl derler. Her ahlâksızlığı sıkılmadan yaparlar. Çok müslimân kanı döken (Karâmıtî) zındıklan ile Hasen Sabbâh hâini ve Mısrda islâmiyyeti yıkmağa çalışan (Fatımî) devleti hep İsmâ’îlî idi. Bid’at ehlinin azgın olanlan ve Dürzîler ve hu-rûfîler de, bunlardan türemişdir). Bunların kendilerine (Alevî) dedikleri (Müncid) kitâbında yazılıdır.
Hurûfîler (Muhammed-Alî) birliğinde toplanıyoruz, diyor, kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde medh-ü senâ buyurulan Es-hâb-ı kirâm, bu birükden dışarıda imiş. Cennet ile müjdelenen ilk üç halîfe ve bunlar
harb etdiği Eshâb-ı kirâmın hepsini çok olduklarını, kıymetli olduklannı hutbelerinde söylerdi. Onlan medh-ü senâ buyuruyordu. Alevî ism nen kimsenin de böyle olması lâzımdır. Ehl-i beyt y^n h lannı söylüyorlar. Yurdumuzdaki alevflerin ve sünnîleiin sevdikleri mübârek alevî ismini kendilerine maske yapıyor] buki, bütün yazılan ve bütün hareketleri, alevî olmadıklanl^?' termekdedir. Bunlann iç yüzünü meydâna çıkarmak için, o yazılmış olan (Tuhfe) kitâbında diyor ki: